Önceki yazımda moda şehirlerinden Paris’i anlatmıştım. Paris
gerçekten moda dünyası için çok önemli bir yere sahip çünkü Paris moda için
neredeyse her şeyin “ilk”ini oluşturuyordu. Bir moda şehri kurmak fikri aslında değişimin ta kendisiydi.
Paris’ten sonraki şehirler mimaride, zevkte kendi versiyonlarını yarattılar
çünkü sistem belliydi farkı oluşturan şey içini nasıl doldurduğunuzdu. İşte her
şehrin rolü hafızalara kazınan tarzlarından ileri geliyor. Örneğin Paris için
Chanel’in tarzı ya da Chanel’e rakip olan Dior’un New Look’u ve bir çoğu örnek
verilebilir. Buradan varmak istediğim şey Paris denilince herkesin aklında bir
profil oluşmuş olması ve bunu aynı şekilde başka şehirlere de uygulayabilmemiz.New
York’u ele alırsak Amerika’yı yansıtan bir tarzın olduğunu söyleyebiliriz. Bir
kere New York’ta çeşitlilik fazla. Sokaklarda bir çok tarz görmeniz mümkün.
Fakat New York’un tarzının genel olarak rahatlığa dayalı olduğunu
söyleyebiliriz. Örneğin, bir çok Hollywood yıldızı kırmızı halıda iyi
görünebilir ama sokaklarda onlar da kotlarından, koton t-shirtlerinden, spor ayakkabılarından vazgeçemeyenlerden. New York’un nasıl şimdi başarılı olduğunu
sorarsanız 1973 yılındaki moda şovunun hikayesini bilmelisiniz.
1973’te Versailles Fransa’da sarayda New York’lu bir kadın
bir moda şovu organize eder. Beş tane Amerikalı tasarımcı ve beş tane de
Fransız tasarımcı şova katılırlar. Amerikalılar’dan katılanlar arasında Bill
Blass, Oscar de la Renta, Anne Klein, Stephen Burrows ve Halston bulunuyordu.
Fransızlar’dan ise Yves Saint Laurent, Pierre Cardin, Hubert de Givenchy,
Emanuel Ungaro ve Christian Dior’un o zamanki tasarımcısı olan Marc Bohan
katılmıştı. Bu şovda kimsenin beklemediği bir şey gerçekleşti Amerikalı
tasarımcılar Fransızlar’dan daha iyiydiler hatta bunu Fransız tasarımcılar bile
kabul etti. Bu olay beraberinde New York moda dünyasında tanınmış oldu.
Fransa’nın moda dünyasındaki eski hakimiyeti azalmaya ve
Amerika’nın moda dünyasındaki yeri artmaya başladı. 1990’ların sonlarına doğru
New Yorklu tasarımcılar Fransız markaların tasarım bölümlerinde çalışmaya başladılar. Marc Jacobs ve Micheal Kors Louis
Vuitton ve Celine ile çalışmaya başlarken, Tom Ford Gucci ile çalışmaya
başladı.
New York’un zamana
çok iyi ayak uydurduğunu eklemeliyim. Modernlerşme ve endüstrideki gelişmelere
çok iyi ayak uyduran Amerika , hazır giyimde öne geçti. Hazır giyimde Amerikalı
tasarımcıların sundukları ürünler, birçok insan tarafından takip edilmeye
başladı. Aynı zamanda Amerikan
reklamlarının, tanıtımların hatta ve hatta televizyon dizilerinin ( Gossip Girl gibi),
internetin (bloggerlar ve internetteki alışveriş siteleri) rolünü unutmamalıyız. Kısacası, New York’taki
moda konseptinin oluşumda zamanın koşulları en büyük yardımcı oldu. İçinde
yaşamakta olduğumuz devri Amerika’nın
iyi kullanması onları bir adım öne attı.
Aynı zamanda ,kadınların sosyal ve ekonomik koşullarının
değişmesi, kadınların şehir hayatına atılmalarıyla hazır giyim büyük taleplerle
karşılaştı. Artık kimsenin eskisi gibi elbise provalarına ayıracak zamanı yok!
Paris couture, dikim ve terzilikte çok ilerideydi fakat hazır giyime ayak
uydurması zaman aldı. Bu zaman diliminde Amerika daha hızlı davrandı.Hazır
giyim bir çok insana ulaşıyor ve böylelikle herkes modayı takip edebiliyor.
Zaten hazır giyimle modanın herkes tarafından takip edilebilmesi ,süreci
hızlandırdı. Moda ne kadar çok insana ulaşırsa, modanın yayılma süreci haliyle
hızlanıyordu ve hazır giyim de bunu sundu diyebiliriz. Genel olarak da bakıldığında hızlı bir çağda
yaşıyoruz ve bu moda da görülüyordu. Moda artık çok hızlı değişmeye başladı ve
buna ayak uyduran, zamanlamayı tutturan (ve tabi ki tanıtım becerilerini de
unutmamalıyız) New York şimdi moda dünyasının göz bebeklerinden biri olmayı
başardı
Burcu Mirkelam,
Şubat/2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.