21 Eylül 2011 Çarşamba

Moda Şehirleri: Paris



Herkesin bildiği gibi dünya üzerinde belli başlı moda şehirleri vardır. Şehirlerin adı altında moda haftaları yapılır hem şehir tanıtılır hem de o şehrin moda zevki ve tasarımcıların koleksiyonları bir şehirde buluşur. Genelde çok iyi bilinen moda şehirleri Paris, Milan, Londra ve New York’tur( fakat son yıllarda Japon tasarımcılar çoğaldı ve Tokyo önem kazandı).



Moda şehirlerinden ilk olarak Paris’i anlatmaya başlayacağım.
Öncellikle benim aklıma gelen ilk soru nasıl Paris dünya üzerinde moda konusunda hatrı sayılır bir üne kavuştu ? Bu sorunun cevabı için birazcık gerilere gitmemiz gerecek. Paris’in göze çarpan ilk gelişimi  XIV.Louis zamanında olmuştur. XIV. Louis, Versailles’i (şehri) kendisi tasarlamış ve kurmuştur. Versailles’i kendisinin kurması zaten ayrı bir güç ve prestij göstergesiydi. O zamanki moda “saray” ile sınırlı kalsa da Paris’in gelişiminde katkısının büyük olduğu söylenir. Paris ekonomisi o zamanlarda İtalyan lüks ürünleriyle tanıştı. İtalyan lüks tüketim malları karşılığında Fransız ürünlerinin satılması genel olarak Paris’in ekonomisiydi.

18. yy’ın başlarında artık binlerce terzi sadece saray için değil Paris burjuvazisi ve şehri ziyaret eden birçok insan için üretim yapıyordu. Moda kültürü açısından bakıldığında Paris artık daha açık bir toplum olmuştu ve moda saraydan şehire geçiş yapmaya başlamıştı. Saraydan şehire geçmek uzun bir süreçtir fakat modayı takip eden sınıfların sayısı arttıkça gelişim hızlanıyor.

Paris ‘te “couture” un sistemleşmesi Charles Worth sayesinde olmuştur. Worth 1825 yılında doğmuştur. 1838’te Londradaki Swan & Edgar’ta çırak olarak çalışan Worth 1845’te Paris’e gelmiştir. Paris’te kendi dükkanını açan Worth’ten sonra oğulları işin başına geçmiştir ve Paul Poiret’ı işe alarak yeni bir moda tasarımcısının doğmasını sağlamıştır. Paris’in ününe ün katan Fransız  tasarımcılar arasında Coco Chanel, YSL, Vionnet, Schiaparelli, Dior, Lacroix ve daha niceleri sayılabilir.

Şehir olarak Paris’e geri dönecek olursak aslında Paris’in nasıl bu kadar el üstünde tutulduğu benim için merak konusuydu. Çünkü şehre gerçekten çok fazla önem veriliyor hatta bunun çılgınlık boyutuna ulaştığını bile söyleyebilirim. Nasıl mı ? Paris, Capitale de la Mode’un oluşumunda medyanın etkisi çok büyük olmuştur. 1829’da çıkan “La Mode” dergisiyle Paris ve moda fazlasıyla özdeşleştirilmiştir. 19.yy’dan 1950’lere kadar tüm otorite moda konusunda Paris’in elindeydi. Fakat ilginç olan şey burada hep Paris’in öne çıkıp tasarımcılarına neredeyse hiç kredi verilmemesi. Örneğin, dergilerin reklamlarında “Paris moda dünyasının merkezi oluyor” ya da Vogue Paris fotoğrafçısı Henry Clarke’ın “Paris, bana hayatımdaki her şeyi öğretti ve benim hayatıma ilham verdi” gibi birçok söz şehri “kişileştirmiştir”. Hatta Fransız Vogue bile özeldir. Fransız Vogue şehir adıyla anılan tek Vogue dergisidir(Vogue Paris) ve Vogue’un “o” harfi farklı bir aksan ile okunur. Her şey Paris’e özel anlayacağınız. Sanki her şeyi Paris yapıyor da tasarımcılar sadece Paris’i yorumluyorlar, tasarımcıların emeği hiçe sayılıyormuş gibi görünüyor.  Çünkü Paris’in kendisi moda için yeterli. Paris ruhu “l’espit Parisien” muhtemelen buradan geliyor. “Paris’in kendisi(ruhu) insanı değiştirmeye yeter” fikri. Aynı zamanda Paris modası genelde feminen bir hava içerisindedir. 

Özetle; Paris’in pahalı, özel ve feminen bir moda anlayışı olduğunu söyleyebiliriz.
Paris’in kişileştirilmesi ilk başta göze çarpmıyor ama biraz düşününce doğru olduğunu görebiliyoruz. Paris hala insanların genel algısı içinde moda şehirlerinden biridir fakat artık tahtını New York’a kaptırmış gibi görünüyor. 

Burcu Mirkelam, 19 Aralık 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.