20 Eylül 2011 Salı

İlk Fashion Week'in Yaratıcısı Fern Mallis

Artık yakınlarım modaya olan merakımı iyi biliyorlar bu yüzden Facebook sayfalarında, Twitter'da benim linklerimi koyuyorlar, bana modayla ilgili linkler gönderiyorlar çok mutlu oluyorum gerçekten. Bu ropörtajı Suna Günbeği bana yolladı çok teşekkürler :)  





İlk Fashion Week'in Yaratıcısı
Fern Mallis
Bir İstanbul Moda Haftası'nı daha geride bıraktık. Peki Paris, Milano ve New York'un yanısıra dünyanın çeşitli şehirlerinde düzenlenen "Moda Haftaları" fikrinin nasıl ortaya çıktığını hiç merak ettiniz mi?Yazarımız, Ece Şirin, Moda Haftası konseptinin yaratıcısı ve moda trendleri konusunda dünya basınının en çok görüşlerine başvurduğu isim olan Fern Mallis'le moda endüstrisi üzerine keyifli bir söyleşi yaptı.
E.Ş: Dünyanın Doğu bölgelerindeki tasarımcılar ve markalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce küreselleşme moda sektörünü nasıl etkileyecek?

FM: Seyahatlerimden çıkardığım bir sonuç var: En heyecan verici fikirlerden bazılarının Asya ve Doğu bölgelerinden çıktığını açıkça söyleyebilirim. Küreselleşme sadece bir kelime değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi. Giyindiğimiz pek çok ürün oluşumunun bir bölümünü Doğu'da tamamlıyor. Moda dünyasında sınırların ötesinde düşünmek gerekiyor. Küreselleşmenin dünya üzerindeki etkilerine dair tek korkum; Batı ve Avrupa ülkelerindeki her büyük markanın, dünya üzerindeki her ülkeye ulaşma çabası. Birçok insan bu durumu "dünyanın markalaştırılması" olarak tanımlıyor. Bana göreyse bu durum "dünyanın sıkıcılaştırılması". Bölgesel ve yerel yetenekler, satıcılar, tasarımcılar; tanınmış uluslararası markalar karşısında, kendi memleketlerinde ikinci planda kalıyor. Ben yerel yeteneklerin küçülmesini değil, diğerleriyle başa baş rekabet etmelerini istiyorum.

E.Ş: Amerika'da başarılı olmak isteyen uluslararası oyunculara ne tavsiye edersiniz?

FM: Burunları sokmaları ve halletmeleri gereken o kadar çok iş var ki bunun için başarılı olmayı şiddetle istemeleri gerekir. Sadece parmak ucunuzu suya sokmakla yetinmeyin. Bir şeyi gerçekleştirmek istiyorsanız, her iki ayağınızla ve tüm sorumluluğu üzerinize alarak suya atlayın. Uzun süre bu sektörde olmaya niyetli olduğunuzu ispatlamanız gerekir. Tasarımcılar, Moda Haftası sırasında New York'ta yapacakları tek bir defileyle Amerika'da kalıcı bir iş sahibi olacaklarını düşünmemeli. Amerika büyük bir pazar olduğu ve daha fazla uluslararası pazara zemin hazırlayabileceği için yatırım yapmaya değer. Yine de başarılı olmak isteyen birisinin hem dolara, hem zamana hem de insana ciddi yatırım yapması gerekir.

EŞ: Teknolojinin gelişimi konusunda ne düşünüyorsunuz? İnternet sizce moda sektörünü nasıl etkiledi? Yerleşik moda evleri önceden tarihin tapınakları gibiydi ve lüks kavramı sadece birkaçı için geçerliydi. Şu an tüm bu markaların web sitelerine trafik çekmek için her şeyi yapmaları bana çok çelişkili görünüyor. Sahici gelmiyor. Lüks markaların yeni dönemde kendilerini yeniden tanımlamaları gerektiğini düşünüyorum. Belki de lüks kavramının en baştan tanımlanması gerekiyor. Bu konuyla ilgili olarak siz ne düşünüyorsunuz?

Önceden bir ürünün değerini tasarım ve kalite belirliyordu. Şimdiyse bunlar nadir bulunan özellikler değil; bolluk ve bereket çağında yaşıyoruz. Sizin konuyla ilgili olarak geleceğe yönelik kehanetleriniz var mı?


FM: İnternet ve teknolojinin kalıcı olduğu aşikar. Lüks el çantalarından, tıbbi ürünlere kadar HER iş kolu artık teknolojiyi ve İnternet'i öğrenmek zorunda. Bu bir gereklilik. İnternet, insanlar ve ticaret hayatı için inanılmaz fırsatlar doğurdu. Bundan sonra da yaşamlarımızda daha büyük ve daha etkili bir rol oynamaya devam edecek.

Web siteleri'ne gelince; bu web sitelerine kim giriyor ve sonsuz sayıdaki blogları kim okuyor emin değilim. Güncel kalabilmek ve en son gelişmelerden haberdar olabilmek istiyorsanız, tüm gününüzü bu işe ayırmanız gerekiyor. Bilgiye bu kadar yakın olmak biraz korkutucu. Blackberry'lerde tüm gün boyunca açılıp duran anlık haberlere uyum sağlayabilmek için çok az zamanımız var. Ofislerde çalışan genç kızların öğle tatillerini fırsat siteleri ve web sitelerindeki en iyi fırsatları bulmak için harcamaları ürkütücü.

Artık herkesin kameralı bir cep telefonu var ve hiçbir şey kutsal ya da gizli değil. Dışarıda yepyeni bir dünya var. Herkes istediğini söyleyebilir ve anlık bir dinleyici kitlesine sahip olabilir. İnternette kimsenin kimliği kontrol edilmiyor. Diğer yandan eğer bir tasarımcının elinde satabileceği mükemmel bir ürün varsa, o kişinin artık bir dükkana ya da perakende alıcılara ihtiyacı yok. Web siteleri dükkan görevini görüyor. Her şey çok hızlı oluyor ve İnternette polis ya da trafik memuru yok. Fakat öyle bir dönemden geçiyoruz ki artık hiçbirimiz bu anlık devinimin ve parmak uçlarımızın bize sağladığı memnuniyetin olmadığı bir dünyada yaşamayı ve çalışmayı hayal edemeyiz.



EŞ: Günümüzde modada başarılı olmak isteyen bir insanın sahip olması gereken özellikler nelerdir?

FM: Bir insanın başarılı olmak için neredeyse her sektörde aynı özelliklere sahip olması gerekir. Akıllı ve uyanık olmak gerek. Sünger gibi olmalı, bir bakış açısına sahip olmalı, okuyabildiğiniz kadar çok okumalı, emebileceğiniz kadar çok bilgiyi içinize çekmelisiniz. Seyahat etmeli, film izlemeli, müzeleri ziyaret etmelisiniz. Daha iyi bir insan olabilmeniz için sizi tamamlayan bu özellikler, aynı zamanda mesleki anlamda da sizi profesyonelliğe taşır. Moda sektöründe bu özelliklerden daha fazlasına sahip olmak gerekir. İş çıkışı gittiğim basın davetleri veya kokteyllerden sonra kendimi çok daha donanımlı hissediyorum; çünkü telefonda asla konuşamayacağınız insanlarla karşılaşıyor, onları görme fırsatını yakalıyorsunuz. Sosyal ağlara bağımlı genç kadroyu bir yerlere götürmek konusunda genelde zorluk çekiyorum. Hiçbir yere gitmiyorlar ve insanlarla konuşurken tam cümleler kurmuyorlar.

EŞ: Sektörde tanınmak ve para kazanmak bundan 10 yıl öncesiyle karşılaştırılınca daha mı zor?

FM: Genç tasarımcıların önünde artık çok daha fazla fırsat olduğunu düşünüyorum. Yeteneği destekleyen ve yetenekli insanlarla çalışmak isteyen çok sayıda şirket ve sponsor var. Dünya çapında genç yetenekleri cesaretlendiren ve onlara danışmanlık hizmeti sağlayan (eğer hak ederlerse) çok sayıda girişim var.

Moda sektörü, yeteneği her yerden bulup çıkarabilen, yeteneğin arkasında duran ve onu besleyen insanlarla dolu. İnternet üzerinde reklam verilebilecek ve şöhret kazanılabilecek binlerce yer var. Eskiden şöhret yaratabilen veya bir ismin meşhur olmasını sağlayabilen bir ya da en fazla üç yayın vardı. Şimdi o yayınların hiç birisine bağlı olmak zorunda değilsiniz.

EŞ: Moda Haftaları'na gelecek olursak, Moda Haftası fikri ilk olarak nasıl ortaya çıktı?

FM: Aslında işin özü bir kazaya dayanıyor. 1991 yılında şehir merkezindeki bir depoda düzenlenen Michael Kors defilesinde tavan çöktü. Tasarımcıların, içinde defile yapmaktan hoşlandığı kaba betondan bir alandı. Son derece gürültülü bas müzik başlar başlamaz, mekan titremeye ve tavandaki alçılar süper modellerden Linda Evangelista, Naomi Campbell ve Cindy Crawford'un omuzlarına çarparak, defile yapılan yerin üstüne düşmeye başladı. Modeller alçıyı omuzlarından silkip yürümeye devam etseler de kalın alçı parçaları International Herald Tribune'den Suzy Menkes'in ve New York Times'dan Carrie Donovan'ın kucağına düşünce, onlar bu duruma çok da nazik yaklaşmadılar. Ertesi gün manşetlerin çoğunda "Moda için yaşıyoruz; onun uğruna ölmek istemiyoruz" başlığı atılıydı. Tasarımcıların defile yaptığı tehlikeli yerler konusunda Amerikan moda endüstrisi kıyasıya eleştiriliyordu. O günlerde CDFA'de yönetici olarak göreve yeni başlamıştım. Tam o anda şunu söyledim: "Sanırım iş tanımım değişti". O zaman eğer 50 defile yapılıyorsa, her biri 50 farklı yerde gerçekleşiyordu ve işe yarar bir program oluşturmak için birbiriyle konuşan sayılı insan vardı. Bu noktada felsefemizi defileleri " Düzenlemek, merkezileştirmek ve modernleştirmek" olarak belirledik.



EŞ:Moda Haftaları'nın dünyanın her tarafına yayılması nasıl oldu?

FM: Moda Haftaları, dünyada bu sektörün var olduğu tüm büyük şehirlerde yapılıyor. Tarihsel olarak modanın çıkış yeri Paris. Paris, Milano, Londra ve New York ise global çapta moda haftası geleneğine önderlik yapan şehirler.

Bununla birlikte Berlin, Moskova, Sao Paolo, Buenos Aires, Mexico City, Miami, Rio, Sidney, Melbourne, Japonya, Hong Kong, Seul, Pekin, Şanghay, Yeni Zelanda, Kopenhag, Cape Town, Johanneburg ve daha pek çok şehir ve ülkede başarlı ve kar getiren moda haftaları düzenleniyor. Moda Haftaları şehirlere hem yaratıcılık açısından hem de ticari bakımdan yeni bir platform ve pencere sunuyor. Satıştan, turizmden ve konaklama gibi pek çok şeyden gelir elde ediliyor. Başlıca büyük şehirler ve Moda Haftaları, medya ve perakendeciler açısından, satışa çıkmadan 6 ay önce koleksiyonları görebilecekleri "ticari" etkinlikler. Hatta daha küçük şehirlerde sezon kıyafetlerinin ve dükkanlarda satılan kıyafetlerin tanıtıldığı, anlık satış ve alışveriş imkanı sunan, tüketicilere yönelik moda haftaları düzenleniyor.

EŞ: Moda Haftaları modanın popüler kültür ortamında daha fazla itibar kazanması açısından da çok önemli. Sektör açısından resmin tamamını incelediğimizde bu ne anlama geliyor?

FM: Bu aslında herkes için iş imkanı doğuran bir etkinlik. Günün sonunda Moda Haftaları bir sektörü vitrine çıkarıyor ve iş imkanı oluşturuyor. Son derece eğlenceli bir ortam oluşsa da eğer tasarımcılar ve akabinde organizatörler bu işten para kazanmasa, Moda Haftaları da düzenlenmez. Yani Moda Haftaları moda sektörüne hizmet arayışıyla yapılıyor. Moda artık sonsuz sayıdaki blog, web sitesi, medya çalışanları, Twitter sakinleri ve bloggerler için "içerik" anlamına geliyor. Böylelikle moda, popüler kültürü içine itilmiş oluyor.

EŞ: Popüler kültürde ünlü albenisi konusunda ne düşünüyorsunuz?

FM: Eğer 20 ya da 30 tasarımcının ismiyle ilişkilendirilmeseydi, kırmızı halıdaki ünlüler seyredilmezdi ve bu, bence sektör açısından çok olumlu bir durum. Bazı açılardan bu durum iki ucu keskin bir bıçak olarak değerlendirilebilir. Tasarımcıların defilerinde boy gösteren ünlülerin çoğunu iyi niyetli müşteriler ve tasarımcıların arkadaşları oluşturuyor. Bu insanlar birbirlerine büyük ölçüde bağlılar. Bir elbise herhangi bir ünlüyü medyaya taşıyabileceği gibi, ünlülerle ilgili bir magazin dergisinde ya da web sitesinde çıkan bir haber de tasarımcının isminin duyulmasını sağlıyor. Bu da her iki taraf için de bankadaki parayla eş anlamlı. Ortamla uyum doğrultusunda ve belli bir doza kadar ünlülerin defilelere katkıları müthiş.

Bununla birlikte ünlülerin katıldığı defilelere basın bazen iyi niyetli yaklaşsa da arada sırada bunun tam tersi de olabiliyor. Eğer ünlü sayısı çoksa, basın " Çok saçma, biz buraya kıyafetleri görmeye geldik, ünlüleri değil" diyebiliyor. Bir sonraki sezon da eğer ünlü yoksa, bu kez basın ön sıralarda hiç ünlü olmadığı için defilelerin sönük ve cansız geçtiğinden şikayet edebiliyor. Aslında bu hiç kimsenin işine gelmeyen bir durum.

Fern Mallis Hakkında
Fern Mallis'in moda kariyeri henüz küçük bir kızken, NYC Konfeksiyon bölgesinde satış elemanı olarak çalışan babasına işyerine gidip gelirken eşlik etmesiyle başladı. 1991 yılında göreve getirildiği CDFA'de (Council of Fashion Designers of America- Amerika Moda Tasarımcıları Kurulu) yöneticilik yaptığı 10 yıl boyunca kuruluşu modernleştirme, yepyeni bir kadro ve ofis kurma gibi çok sayıda yeniliğe imza atan Mallis, CDFA'in dünyanın alanında en başta gelen, en prestijli tasarım kuruluşu olmasını sağladı. 1993 yılında ,ilk Moda Haftası, New York'taki Bryant Park çadırlarında ilk organize, modern ve merkezi defileler; Mallis'in CDFA yöneticiliği döneminde gerçekleşti. Tüm dünya Amerikan modasını görmek, satın almak ve keşfetmek için yüzünü New York'a çevirdi.

Global etkinlik ve yönetim şirketi IMG'nin 2001 yılında "moda haftası"nı CDFA'den alması üzerine Mallis, IMG Moda'nın Kıdemli Başkan Yardımcısı görevine atandı. IMG'de çalıştığı 10 yıl boyunca birçok yeni organizasyonun gerçekleşmesinde etkili olan Mallis, bu süre boyunca sadece yeni mayo koleksiyonlarının tanıtıldığı ilk moda haftası olan Miami Swim Week'i; LA Moda Haftası'nı; Berlin'de Mercedes-Benz Moda Haftası'nı, Bombay'da Lakme Moda Haftası'nı ve Moskova Moda Haftası'nı düzenledi. Ayrıca Sidney ve Melbourne moda haftalarının gelişimine katkıda bulundu; Mexico City, Toronto ve dünya çapında çeşitli şehirlerde düzenlenen Moda Haftaları'nda da danışmanlık yaptı.
İstanbul Moda Haftası'nın Ardından...

7-10 Eylül tarihleri arasında Tepebaşı'nda kurulan dev çadır başta olmak üzere Galatasaray Hamamı ve Hollanda Konsolosluğu'nda gerçekleşen İstanbul Fashion Week, moda tutkunlarının yoğun ilgisiyle karşılandı. Üç gün süren etkinliğe, önde gelen moda tasarımcıları ve ünlü isimler damgasını vurdu.

Türkiye'nin en önemli moda etkinliği olarak kabul edilen IFW'nin ilk günü, üç genç ismin arka arkaya tasarımlarını sergilediği Karma Defile'yle başladı. Yalın ve klasik çizgisinden taviz vermeyen Atıl Kutoğlu defilesi, ilk günün en kalabalık izleyici kitlesine sahip defilesi oldu. İlkbahar/yaz 2012 koleksiyonunu dünyaca ünlü top modeller eşliğinde tanıtan ünlü tasarımcı; IFW 2011'de bir ilk'e de imza atarak, dünya prömiyerini yaptığı havalı, rahat ve şık parçalardan oluşan erkek koleksiyonuyla izleyenleri büyüledi.

Niyazi Erdoğan defilesiyle açılan ikinci gün, Simay Bülbül, Özlem Kaya ve Nejla Güvenç gibi tasarımcıların defileleriyle devam edip; hazır giyim markası Koton'un sunumuyla sona erdi. Son yıllarda başarılı erkek koleksiyonlarıyla tanınan Niyazi Erdoğan, ilk solo defilesi "Sünnet" te hem art- deco'nun zengin görüntüsünü hem de geleneksel sünnet ritüelinin kodlarını taşıyan kıyafetleriyle özgün bir koleksiyon ortaya çıkardı. İkinci günün önemli isimlerinden Simay Bülbül ise, konsept bir sergiyle izleyicilerin karşısına çıkarak "Kırılma Noktası" isimli yeni koleksiyonunu tanıttı. Tasarımcı Arzu Kaprol'un yeni projesi "Studio Kaprol by Coke Design" kapsamında moda dünyasıyla tanıştırdığı dört yeni tasarımcının koleksiyonlarını sunma imkanı bulduğu defileyse; sanat, cemiyet ve moda dünyasının ünlü isimlerini bir araya getirdi...

İstanbul Fashion Week'in üçüncü günü, defile ve sunum anlamında en yoğun gün oldu. Şafak Tokur, Seda Zoroğlu ve Çiğdem Akın'ın koleksiyonlarının tanıtıldığı Karma 2 defilesiyle başlayan gün, Mehtap Elaidi defilesiyle son buldu. IFW'nin en kalabalık defilelerinden birini gerçekleştiren Özgür Masur'un "Sa-Dece" temalı koleksiyonunda, bedeni tümüyle saran dar kesimli elbiseler büyük alkış aldı. Gül Ağış'ın Galatasaray Hamamı'nda tanıttığı "Hammam Decadence" adlı performansıysa, izleyicileri Osmanlı İmparatorluğu'nun zenginliklerine doğru tarihi bir yolculuğa çıkarmayı başardı.Cengiz Abazoğlu'nun merakla beklenen defilesi "adl&CENGİZ ABAZOĞLU" ise gerek Özge Ulusoy, Çağla Şikel, Tülin Şahin ve Wilma Elles gibi ünlü isimler, gerekse 36 parçalık yeni koleksiyonla, üçüncü günün adından en çok söz ettiren etkinliklerinden biri olmayı başardı.

"Tribute to Kubrick/Kubrick'e Övgü" adlı koleksiyonuyla basının yoğun ilgisini çeken Gamze Saraçoğlu, dördüncü güne damgasını vuran isim oldu. Kubrick'in unutulmaz filmlerinden "Space Odyssey'den ilham alarak hazırladığı yeni koleksiyonunda fütüristik çizgileri el işi detaylarla yorumlayan tasarımcı, filmdeki mekanik hissini koleksiyonlarına taşımayı başardı. Deniz Kaprol, Tuvana Büyükçınar, Rana-Berna Canok gibi ünlü tasarımcılarının koleksiyonlarına da yer verilen dördüncü gün, erkek giyim markası Giovane Gentile'nin 2012 İlkbahar/Yaz koleksiyonuyla son buldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.